Kategoriler
Genel

Neden Arapça?

Bugün ikinci bir dil öğrenme gerekliliği için bir dizi gerekçe sıralanabilir. Başka bir dil ve kültürü öğrenmek, ilk olarak kariyerinizi zenginleştirecek, ufkunuzu genişletecek ve hayatınıza zenginlik katacaktır. Kültürler arası ilişkileri geliştirecek, başka dünyaları anlayabilecek ve üretken düşünme kabiliyetiniz artacaktır. Kelime hazneniz genişleyeceği için, kendi dilinizi yeni alanlarda kullanma beceriniz de artacaktır. Yurtdışı seyahatlerinizde kendinizi idare edebilmeniz, eğitim imkanlarınızı arttırmak, iş bulma şansınızı ve maaş miktarınızı artırmak için…. gibi gereklilikler de bu gerekçelerin arasında sayılabilir. Ama daha da önemlisi, yaşadığımız dünyayı ve dünyayı paylaştığımız insanları kendi dilinde daha iyi anlamak ve yorumlamak için olsa gerek..

Arapça 22 Orta Doğu ülkesinde 200 milyona yakın bir nüfus tarafından konuşulan bir dildir. Ayrıca 24 Arap olmayan Müslüman ülkede 1 milyara yakın bir nüfus tarafından kullanılan bir dildir. Kullanıldığı coğrafya itibariyle, dünya tarihinin, kültürel birikiminin ve ekonomi gerçeklerinin temel merkezlerini oluşturur. Antik arkeoloji ve Mısır’daki piramitler, sfenksler gibi tarihi eserler ve Arapça’nın edebi yoğunluğu, Arapça öğreniminin önemini artıran öğelerdir. Uluslararası ticaret, politika bilimi, uluslararası hukuk ve kültür tarihi öğrencileri, uzmanları ve meraklıları için Arapça öğrenmek çok şey kazandırabilir. Petrol üretimi ve petrokimya endüstrileri sebebiyle dünyanın ilgisi birçok Arap ülkesinin ekonomileri üzerindedir… gibi bazı dünya gerçekleri sebepler arasında sıralanabilir.

Arapça dil eğitimi, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin akademik çalışmalarının yanı sıra, AÖF İlahiyat Önlisans öğrencileri ve YDS Arapça sınavına girecek tüm adaylar için zorunlu bir ihtiyaç haline gelmiştir. Arapça ayrıca, tüm dünyada milyonlarca Müslüman’ın kutsal kitabı olan Kuran-ı Kerim’in dilidir. Arapça dilini bilmek dini eğitimle ilgilenen herkese ciddi bir katkı sağlamakta, tefsir, hadis ve fıkıh alanlarında mutlak başarıyı getirmektedir.

Aslen Arap yarımadasına özgün bir dil olmakla beraber 7. yüzyıldan itibaren İslamiyet‘in yayılmasıyla çok geniş bir coğrafyaya yayılmış, İslâm dininin kültürel baskınlığı ile birlikte zaman içinde ön Asya, Mısır ve Kuzey Afrika’nın yerel dillerine baskın gelmiş ve bu bölgelerin de dili haline gelmiştir.

Ayrıca, Arapça Kur’an’ın dilidir. Allahu Teala şöyle buyurmuştur:

أَنزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ“Muhakkak ki Biz, O’nu Arapça Kur’ân olarak indirdik. Böylece siz akıl edersiniz.” (Yusuf 2)

           Arapça Sünnet’in dilidir. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Arapların en fasihidir.                             

        Evrensel hükümlerinin kendileri için de bağlayıcı olması nedeni ile Müslüman olan her millet, Kur’an’ı anlamak için onun dilini öğrenmeye büyük önem vermiştir.

 Türk milleti de, asırlar boyu Kur’an diline aynı özeni göstermiş; onu anlamak için Arapça’yı uzun asırlar boyunca medreselerde okutmakla yetinmemiş; yazdığı dinî eserleri de bu dille yazmayı tercih etmiştir. Böylece Arapça bir bilim dili hâline gelmiştir. Bu bakımdan, tarihte olduğu gibi, günümüzde de İslâmî ilimler alanında  tahsil yapan insanların, bu dile aynı özeni göstermeleri gerekir. Zira, Kur’an-ı Kerim’i doğru olarak  anlayabilmek için  Arapça bilmenin zorunluluğu inkâr edilemez bir gerçektir.

Bundan dolayı, hâlisane bir niyetle, Kur’an’ı ve onunla ilgili bilimleri anlamak için bu dili öğrenen bir inanan, nafile ibadet yapmaktan daha fazla sevap kazanır.

Saygılarımla

Yrd. Doç. Ramazan Bezci

Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir